Türkiye’de Kuyumculuğun Tarihi

Kuyumculuk, kelime anlamı itibarı ile ‘Kuyum’ işi ile uğraşılması anlamına gelen oldukça değerli bir meslektir. Altın ve diğer değerli madenlerin işlenmesi ve satışının gerçekleştirilmesi olarak vurgulanabilen kuyumculuğun tarihi oldukça eskidir. Anadolu topraklarına bundan yaklaşık 5000 yıl önce gelen bu meslek MÖ 3000li yıllara dayanmaktadır. Özellikle Alacahöyük bölgesinde yapılan kazılarda elde edilen kalıntılara göre burada değerli eşyaların işlenmesi ve ziynet eşyalarına dönüştürülmesine dair kalıntılar keşfedilmiştir. 

İnsanların kendilerini değerli hissetmelerine imkân sağlayan kuyumculuk mesleğinin bu dönemde gerçekten de hakkı ile yapılmış olduğu görülüyor. Anadolu topraklarında zaman ilerledikçe altın ve kuyumculuk mesleğinin boyut değiştirdiği görülür. Nitekim MÖ 630 yılına gelindiğinde Lidya Kralı altın ile basılmış paralar ile namını tüm dünyaya yayar. Paranın Lidyalılar tarafından bulunması olarak da bilinen bu olayda arka planda kuyumcular vardır. 

Paranın keşfedilmesi ile insanların artık bu olguyu bir gösteriş nesnesi olarak tercih etmesi Lidyalılardan sonra pek çok medeniyetin de altını kullanmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönemlerden Osmanlı ve ardından modern Türkiye’ye uzanan süreçte altın ve kuyumculuğun değeri daima yükselmiştir.

Modern Türkiye’de Kuyumculuk

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra altının değerli bir maden olduğu ve yurtiçinde işlenip satışının gerçekleştirilmesi gerektiği düşüncesi ile altının yurtdışına çıkarılmasında sınırlamalar getirilmiştir. Bu noktada Türkiye’de hizmet veren kuyumcular sadece üretim ve satış işlemleri ile Türk vatandaşlara en başarılı örnekleri hazırlamıştır. Türkiye’de kuyumculuk sektörünün gelişmesinde özellikle Ermeni ve Süryani ustaların öneminden bahsetmek gerekir. İstanbul Kapalıçarşı başta olmak üzere bu mesleği hakkıyla yapan pek çok usta bugün başarılı altın ve mücevher tasarımlarının mimarları olmuşlardır. 

Cumhuriyetin liberal politikalar benimseyerek dış dünyaya açılmaya başladığı dönemlerde altın ile ilgili dönüşüm de boy göstermiştir. Bu anlamda altında ihracat devri başlamıştır.

Türkiye’de Altın İhracatı

Ekonomik gelişmelerin daha da iyi yönde ilerlemesi adına 1983 yılında başlayan altın ihracatı ile birlikte Türk kuyumculuğu adına oldukça büyük dönüşümler görüldüğü söylenebilir. Altında rekabetçi seviyelerin yakalanması adına bir bir atılan hamleler ile gerek küçük çaplı kuyumcular gerekse de büyük çaplı kuyumcular için yeni bir dönem başladı. Altını dilediği gibi ihraç eden ve işleyen altın yatırımcıları bu sayede ülkenin gelişmişlik seviyesine de katkı sağlamış oldular. 

Türkiye’de altında yaşanan gelişmeler ile Dünya Altın Konseyi (WGC) İstanbul’da bir ofis açarak artık Türkiye’nin de uluslararası sahnede bir oyuncu olduğunu kabul etti. 1995 yılına gelindiğinde ise altın hareketliliğinin bir yapıya bağlanması adına Altın Borsası kuruldu. Altın Borsası’nın kurulması sonrasında külçe altın ithalatının da önemli değişiklikler meydana geldi. Önceleri Merkez Bankası’nın tekelinde olan söz konusu ithalat Altın Borsası ve borsaya üye olan kurumlara verildi. Bu sayede rekabetçi seviyelerin yakalanması ve kuyumculuk sektörünün de önünün açılması sağlandı. Kuyumcuların dünyadaki fiyatlara uygun bir şekilde altın alabilmesine olanak sağlayan bu yeniliğin bugünkü kuyumculuk yapısının ortaya çıkmasındaki rolü büyüktür. 

Her geçen gün daha da büyüyen ve güçlü bir hale gelen Türkiye’deki kuyumculuk sektörünün önümüzdeki dönemde daha da güçlü bir hal alacağını ifade etmek gerekir. 

Türkiye’de Kuyumculuk ile İlgili Gelecek Senaryoları

Türkiye’de mücevher ve kuyumculuk alanında yaşanan gelişmeler ile birlikte artık insanların daha bilinçli yatırımcılar olması sağlandı. Bu anlamda kuyumculara başvuran yatırımcı bilinçli olurken sektörün daha da güçlenmesinde önemli rol oynadı. 

2020 yılına gelindiğinde altın piyasasındaki oynaklık çok fazla olmasa da 2020 yılındaki çok ciddi artışlar aslında gelecek senaryoları çizmek adına çok da sağlıklı bir ortam yaratmadı. 2020 yılında büyük satışlara hazırlanan kuyumcular COVID-19 nedeni ile boş geçen yaz sezonunu bir de çok ciddi artan altın nedeni ile bir nebze durgun tamamladı. Alışverişin genellikle yastık altı olarak tabir edilen altın satışları şekilden gerçekleşmesi piyasa hareketliliğinin de önüne geçti.

2021 yılında COVID-19 konusunda atılacak ciddi adımlar sayesinde piyasanın daha hareketli ve güçlü olacağı düşünülüyor. Ancak salgına henüz bir çare bulunamamış olması ve altının tırmanışı sürdürmesi kuyumcular için durgunluğun bir süre daha devamı anlamına gelebilir. Ancak durum ne olursa olsun geçmişten gelen güçlü özellikleri ile Türkiye’de kuyumculuk güçlü olmaya devam edecek!